26 Ekim 2011 Çarşamba

Van...

Görüyorum ki yazma sırası bende.

Anlatmaya gerek yok. Van, '99 depreminin şiddetiyle sarsıldı. Halen daha 5 şiddeti ve üstündeki artçıları devam etmekte. Yıkılmayan binalar yıkılıyor. Uzmanlarımız açıklama üstüne açıklama yapıyor; "Van Gölü taşabilir" diye. Anlayacağınız Türkiye'nin bir çok simgesini bünyesinde barındıran Van ilimiz çok çok çok kötü günler geçiriyor.

Artık herkesin Twitter ve Facebook hesapları var. Duyuruların hepsi yapıldı. Kargoların hepsi ücretsiz. Giyim, battaniye, birtakım sağlık ürünleri ve benzerlerini ertesi gün ulaştırmaya gayret ediyorlar. Hal böyleyken, birtakım ideolojik ve siyasi sebeplerle yardımlarını oradaki insanlardan esirgeyen vatandaşlarımıza iki soru soracağım.

Siz bu dünyada ne işe yararsınız? Yaşama amacınız nedir?

Bu bir terör olayı değil. Savaş değil, hele hele barış hiç değil. Bu bir doğal afet. Beyinlerinizin herhangi bir bölümü azda olsa çalışıyorsa eğer bunun önüne geçilemeyeceğini anlarsınız. Böyle bir olayı dine, siyasete, teröre bağlayanlar faşist düşüncelerinin içinde hapsolmuş, hala 100 yıl geriden gelen, insan demeye bin şahit gerektiren yaratıklardır.

Hepimiz şehitlerimizin acısı en derin şekilde hissettik. Hepimiz teröre lanet edip arkalarından gözyaşı döktük. Ama şunu unutmamak ve bu tip olaylar olduğunda her zaman hatırlamak gerekiyor: Her Kürt, bölücü değildir.
Bizler savaş nesilleriyiz. Bizler, toprağı ve milleti için savaşa savaşa buralara kadar gelen milyonlarca şehidin torunlarıyız. Mesela askerlerden yola çıkarsak buna en iyi örnek yedi ceddi Kürt olan Eşref Bitlis Paşa'mızdır. Kendisi yıllarca terörle mücadele etmiş, Kürdistan konusunda Türkiye'yi ilk uyaran paşadır. Kendini milletine, devletine ve ordusuna adamış yegane subaylarımızdan biridir. ABD'nin PKK'ya yardım ettiğini söyleyen ve bu yüzden öldürülen bir insandır. Tekrar söylüyorum. Her Kürt, pkklı değildir.

Van'da depremin acısı yaşayan Türk ve Kürt vatandaşlarımız şu anda yapacağınız en ufak yardıma muhtaç durumdalar. O yüzden bu geri düşünceleri bırakıp, ne yapabiliriz onu düşünün. Bugün Van'ın başına gelen, yarın bizim başımıza gelecek. Bizler de oradaki vatandaşlarımızın yardımına muhtaç olacağız belki.

Lütfen, bir eldiven dahi olsa gönderin. Birinin en azından elleri ısınsın. Hepimizin evinde eski oyuncakları vardır mutlaka. Gönderin de bir çocuk sevinsin. Tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. İstanbul'daki belediyeler yardım malzemelerini topluyorlar. Tüm kargolar ücretsiz gönderim yapmakta. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve bu insanlara yardım edin.

24 Ekim 2011 Pazartesi

The Dark Knight Rises''dan 6 Dakika

Christopher Nolan'ın Batman efsanesini sona erdireceği 'The Dark Knight Rises'ın 6 dakikalık bir bölümü 15 Aralık’ta gösterime girecek 'Mission Impossible: Ghost Protocol'ün Imax versiyonunda filmden önce gösterilecek.


21 Ekim 2011 Cuma

'Sefiller' Beyaz Perdeye Aktarılıyor

Geçtiğimiz sene 4 Oscar kazanan The King's Speech filminin yönetmeni Tom Hooper, dünya klasiği Sefiller'i çekmeye hazırlanıyor. 

Hikayesi daha önce de filmlere ve müzikallere konu olan bu önemli başyapıtın son uyarlamasında Anne Hathaway (öff), Hugh Jackman ve Russell Crowe oynayacakmış.

Anne Hathaway filmde 'Fantine' karakterini, Jackman ana kahraman 'Jan Valjean'ı, Crowe ise onu takip eden polis müfettişi 'Javert'i canlandıracak.

Senaryosu Gladiator filminin senaristi olan William Nicholson'a ait ve yapımcılığı ise daha önce eserin müzikal versiyonunun da yapımcılığını üstlenen Sir Cameron Mackintosh yapacak.

Filmin 2012 Aralık ayında gösterime girmesi planlanıyor.


19 Ekim 2011 Çarşamba

Acı...

Sabahtan beri gözlerim dolu. Bazen ağlıyorum bazen duruyorum. 26 gencecik can ne uğruna öldü? 22'si ne uğruna can çekişiyor?

Bazen Mustafa Kemal'imi her zamankinden fazla özlüyorum. Bir askeri için koca Menemen'i yakan adamı nasıl özlemeyim? Askerini şehit edenleri tek tek idam eden adamı nasıl özlemez ki insan? Bir tanenizin kılına zarar gelsin istemezken, 26'ınızın birden şehit düşmesini hangi kalp kaldırır ki?

Şu an sizler sayesinde burada oturmuş yemek yiyorum. Uyuyabiliyorum. En güzel yer neresiyse şu dünyada mekanınız orası olsun. Allah geride kalan bizlere, ailelerinize, eşlerinize, çocuklarınıza sabır versin. Versin ama nasıl versin...

17 Ekim 2011 Pazartesi

Maalesef Bu da Gay

Yeni nasil Star Trek'in Mr. Spock'u ve Heroes dizisinin psikopat karakteri Sylar'ı canlandıran ve bir sürü kızımızın hayallerini süsleyen Zachary Quinto 'eşcinsel' olduğunu açıklamış bulunuyor.

New York Magazine dergisine verdiği röportajda eşcinsel olduğunu açıklayan yakışıklımız, "Ayrımcılığın kaynağına daha derinden bakmalıyız, toplum olarak kendimizle yüzleşmeliyiz" demiş. 

Ne güzel... Daha önce de hakkında bu tarz söylentiler çıkmıştı ama ben hakikaten ihtimal veremiyordum. Neyse hayırlı işler Zachary'ciğim...

16 Ekim 2011 Pazar

Ayın Yönetmeni: Clint Eastwood

Clint Eastwood Jr., 31 Mayıs 1930 San Francisco, ABD doğumlu yönetmen, oyuncu, senarist, yapımcı ve bestecidir.

Clint Eastwood, 1950'li yıllarda B sınıfı filmlerde haftalığı 75 dolara oynayarak oyunculuk yaşamına başladı. Bazı stüdyolar adem elmasının çok çıkık olduğu gerekçesiyle çok uzun süre kadrolarında yer vermediyse de, oyunculuk konusundaki kararlığını koruyarak, oynadığı düşük bütçeli filmlerden arta kalan zamanlarında havuz çukuru kazarak hayatını kazanmaya devam etti. İlk çıkışını 1959-1966 yılları arasında yayınlanan Rawhide isimli dizideki Rowdy Yates rolüyle yaptı. 

Ancak Clint Abimiz asıl çıkışını 1964 yapımı A Fistful of Dollars ve 1965 yapımı For A Few Dollars More filmleriyle yapmıştır. Bunların ardından aynı serinin devam filmi olan The Good, The Bad and The Ugly filmiyle dünya çapında bir üne kavuşmuştur. 1971 yapımı Dirty Harry filminde ise, Harry Callahan rolü ile o güne dek canlandırılmamış olan kendi başına buyruk polis imgesini geliştirdi. 

1980'li yıllarda aynı önceki yıllar gibi çok iyi yapımlarda boy göstermesine rağmen, büyük çıkışlar yapamadı. Ancak 1992 yılında hem oynadığı hem yönettiği Unforgien adlı filmiyle En İyi Yönetmen Oscar'ını aldı ve En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ına aday gösterildi. 

Clint Eastwood bugüne kadar 60'dan fazla film ve TV yapımında rol almış, 30 film yönetmiş, 25 filmin yapımcılığını üstlenmiş, 10 filmin müziklerini bestelemiş ve soundtrack albümlerine imza atmıştır. 4 Oscar adaylığı ve 4 Oscar Ödülü bulunmaktadır. Ne diyelim, insanın kendisini sinemaya adaması böyle bir şey oluyor herhalde.

Clint Eastwood ayrıca Amerikan popüler külürünü ve saaşa dayalı dış siyaseti eleştirmesiyle gündeme geldi bu yüzden hem övgü hem de eleştirilerin odağı oldu. 

İngiliz Empire Magazine dergisine göre 'Tüm Zamanların En Büyük Film Yıldızı' Listesinde 2. sıraya yerleşmiştir. 

Bir de söylemeden geçemeyeceğim. 81 yaşında olmasına rağmen hala çok ama çok yakışıklıdır :)
 





Kaynak: Vikipedi, IMDB

14 Ekim 2011 Cuma

Neler Oluyor Hayatta?

Bu aralar değerli blogumu çok ihmal ettim farkındayım. Ama napayım okullu olduk bir yandan, pek sevgili arkadaşlarımla bir takım işlere giriştik bir yandan gecem gündüzüm birbirine karıştı. Şu işler bitsin hemencecik ayın yönetmenidir, haftanın oyuncusudur, efendime söyleyeyim bir takım eleştiriler, röportajlar burada olacak... O zamana kadar ciao!

9 Ekim 2011 Pazar

Steve Jobs'ın Hayatı Beyaz Perdeye Aktarılıyor

Çağımızın en büyük dahilerinden biri olan Apple'ın kurucusu Steve Jobs'ın hayatı film oluyor. 

Walter Isaacson'ın kaleme aldığı ve Steve Jobs'ın onayladığı tek kitap olan 'Steve Jobs', senaryolaştırılarak beyaz perdeye aktarılacak. Şu sıralar Sony Pictures'un haklarını almaya çalıştığı filmin yapımcılığını Mark Gordon üstlenecek.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Mahsun Kırmızıgül'den Bir Kıroluk Örneği

Biliyorsunuz son 5 yıldır Mahsun aşağı, Mahsun yukarı. Beyaz Melek, Güneşi Gördüm ve New York'ta Beş Minare gibi rezaletin son perdesi filmlerden sonra şimdi de tarihimizin en önemli olaylarından biri olan Çanakkale Savaşı'nı çekecekmiş. 'Çanakkale' adıyla.

Buraya kadar iyi hoş ama tam üç yıl sonra vizyona girecek bir film için 300 tane sinema salonu kapatmak neyin nesi oluyor arkadaşım? Yok efendim 18 Mart tarihinde vizyona girmesini istiyormuş. E yine sokarsın zaten. Ne kadar gereksiz ve saçma bir gövde gösterisidir bu...

Ben Mahsun Bey'in Çanakkale Savaşı'yla ilgili bu yapımın altından kalkabileceğine asla inanmıyorum. Mevzu para değil, reklam değil. Bunları zaten fazlasıyla yapıyor ve çektiği filmleri gözümüzün içine sokuyor. Bir kere gereken bilgi birikimine sahip olduğunu düşünmüyorum ve bu bilgisizlikle icra ettiği başarısız yönetmenliğine takılmış durumdayım. Ayrıca kendisi sinema adına ne yapmıştır bugüne kadar? Gerçekten yönetmenlik vasfı var mıdır? Bunun eğitimini almış mıdır? Prestij müzik yıllarından, iflaslardan, vurulmalardan ve sansasyonel ilişkilerin ardından bugünlere nasıl gelmiştir? İlk önce bunları sorgulamak gerekiyor.

Filmi çeksin bakalım. Artık bizim 'sahte entellektüellerimize' gün doğar. 

Aaa ama yanlış düşünüyorsun Mahsun kendini baya geliştirdi. Bence New York'ta Beş Minare çok güzeldi... 

Bence Mahsun, Türk sinemasının başarılı yönetmen adaylarından biri. Bu filmde kesin güzel olur...

Bırakın allah aşkına bu ayakları sevgili sinemasever bünyeler. Herkes hakkında olumlu yorum yaptı diye beğenmek zorunda değilsiniz. Eğer böyle yapıyorsanız, siz zavallı entellektüellere acımaktan başka çarem kalmıyor maalesef...

Disney'den 3D Atağı

Disney, 3D olarak tekrar vizyona giren filmi kült animasyonu The Lion King'in umulmadık başarısı üzerine, bünyesinde bulunan diğer animasyon filmlerini de önümüzdeki yıllarda yine 3D olarak piyasaya sürecek.

Tahminen iki yıla yayılması eklenen proje kapsamında, sırasıyla Ocak 2012'de Beauty and the Beast, Eylül 2012'de Pixar Animation Studios imzalı Finding Nemo, Ocak 2013'te Monsters, Inc. ve Eylül 2013'te ise The Little Mermaid 3D olarak seyirciyle buluşacak.



4 Ekim 2011 Salı

Haftanın Oyuncusu: Bryan Cranston

Tam adı Bryan Lee Cranston olan bu muhteşem insan 7 Mart 1956 California, ABD doğumlu.

On parmağında on yetenek olan insanlardan biri Bryan Cranston. Hem yönetmen, hem senarist, hem seslendirme sanatçısı, hem de olağanüstü başarılı bir oyuncu.

Ben Bryan Cranston'u Breaking Bad ile tanıdım sayılır. Daha önceden de How I Met Your Mother gibi yapımlarda görmüştüm ama diziyi takip etmediğim için Bryan Cronston'a o kadar dikkat etmemişim demekki.

Gelelim Breaking Bad'deki o muhteşem performansına. Akciğer kanseri olan bir adamı canlandıryor ve ben öksürmesine bile hayran kalıyorum. Bir oyuncu bu kadar mı gerçekçi öksürür be kardeşim? Her bölümde bu kadar mı güzel rol yapar? O yüzdendir ki bir dizinin veya oyuncunun üst üste ödül almasına kızan ben bu adamın aldığı üç Emmy ödülüne helal olsun demekten başka bir şey yapamıyorum. ( Neymiş kardeşim bu adam bu kadar diyorsanız youtubedan dizinin herhangi bir partını açıp izleyebilirsiniz. Bana hak vereceğinizden eminim. )

Ben diziyi ilk izlemeye başladığımda Cranston'ın sinema için koskoca bir kayıp olduğunu gördüm. Benim gibi düşünen yönetmenler ve yapımcılar da olacak ki hemen harekete geçip, bu yıl ve önümüzdeki yıl vizyona girmiş ve girecek olan filmlerinin kadrolarına Bryan Cranston'ı da dahil etmişler. Oynayacağı filmler ise şöyle:

Drive (2011): Ryan Gosling ve Carey Mulligan'nın başrollerini paylaştığı film şu an merak ettiğim yapımlar arasında. Bol bol kovalamaca sahneleri içeren bu filmde Ryan Gosling'in Oscar adaylığı dedikoduları dönmeye başladı bile.


Contagion (2011): Daha önce bahsetmiştim okumak için buyrun...

John Carter (2012): Pixar'ın ilk kez gerçek insanlarla çektiği filmde kendini bir anda Mars'ın kurtarıcısı olarak bulan John Carter'ın maceralarını izleyeceğiz.


Rock of Ages (2012): Bu filmde Bryan Cranston, Tom Cruise (iyykk) ve Julianne Hough ile başrolü paylaşacak. Aynı isimli bir Broadway müzikalinin sinemaya uyarlanması. 80'lerin rock müzik sahneleri anlatılacakmış.

Total Recall (2012):  Arnold Schwarzenegger'in 90'larda başrolde olduğu bu film için bu sefer Colin Farrell seçilmiş. Cranston’sa filmin kötü adamı rolünde olacak. Bu yüzdendir ki en çok bu film için sabırsızlandım. Bryan Cranston ve kötü adam rolü muhteşem ikili. Bu arada belirtmekte fayda filmin toplam bütçesi 200 milyon dolarcık.

Argo (2012): Yönetmen Ben Affleck. Film CIA'in İran devrimi sırasında kaçırılan altı Amerikan vatandaşını arama çalışmalarını anlatıyormuş. Bryan Cranston ise filmde CIA ajanı rolünde.

World War Z (2012): Marc Forster'ın ( Stranger Than Fiction, Monsters Ball vs. ) yönettiği film, zombilere karşı açılan bir dünya savaşını, bir BM üyesinin gözünden anlatıyor. Kadroda Bryan Cranston'la beraber Brad Pitt ve Matthew Fox ( bkz. Lost - Jack Shephard ) var. 

55'inden sonra işlerin açılması diye buna denir herhalde. Aman aman hep açık olsun o işler ki bizde bu şahane insanı daha fazla yapımda izleme şansı bulalım...

3 Ekim 2011 Pazartesi

İyilik ve Kötülüğün İçsel Mücadelesi: Darth Vader

"The Force is with you young Skywalker, but you are not a Jedi yet."

                                                                                                             Emperor Palpatine

Beni tanıyan tüm arkadaşlarım hatta annem ve babam da dahil olmak üzere Darth Vader'a olan hayranlığımı çok iyi bilir. Bu hayranlığımı iki kelimeyle özetlemek gerekirse: Seviyorum ulan!

Kimisi anlamaz zaten, dünyanın en kötü karakterlerinden birini nasıl seversin? Ya adam tek hamlede boyun kırıyor sadist misin sen? Ay bence iğrenç bir karakter ne öyle simsiyah giyinmiş garip garip sesler çıkarıyor? ( Bu arada bunu söyleyen arkadaş söylediğine bin pişman şu anda. Laf ağzına itinayla tıkanmıştır. )

Gel gelelim kimdir bu Darth Vader? Neden bu kadar kötü ve neden bu kadar seviliyor? Emin olun dünyada milyonlarca fanatik hayranı var ve hayali bir karakter olmasına karşın buna ciddi ciddi inanları bile bulabilirsiniz. 

Darth Vader yani Anakin Skywalker, ilk ve son aşkı Padme'ye duyduğu tarif edilemez büyüklükteki aşkı, tıpkı annesine zarar verildiği gibi ona da zarar verilmesinden korktuğu için ve Jedi yeteneklerinin az olduğunu düşündüğü için Dark Side'a geçmiş bir karakter. Asla ne siyahtır ne de beyaz. Tam anlamıyla gridir. İçinde bir yerlerde her zaman saklı tuttuğu iyi bir yanı vardır. Tıpkı oğlu olduğunu anladığı Luke Skywalker'ı görünce içinden çıkan iyilik gibi ve oğlu için İmparator'u öldürmesi ve daha sonra tekrar iyi tarafa geçmesi gibi. 

Evet Darth Vader, yaşamı boyunca acı çekmiş karakter. Ama bu kadar acıya ve intikam duygularına rağmen, içinde iyilik ve kötülük hep bir çatışma halinde. Acaba Leia Organa'nın kendi kızı olduğunu bilseydi gezegenini yok eder miydi? Veya çocuklarının yaşadığını bilseydi onları aramaz mıydı? Bunlar maalesef hikayesinin ucu açık olan kısımları. 

Eğer Darth Vader'ı daha iyi tanımak ve hayatı ayrıntılı bir şekilde öğrenmek istiyorsanız 'Darth Vader: Yükselişi ve Çöküşü' kitabını mutlaka edinin derim. Umarım Darth Vader hakkında güzel bir yazı olmuştur. İyi okumalarr..


2 Ekim 2011 Pazar

Pearl Jam Twenty 11 Ekim'de Cinebonus'ta

Pearl Jam Twenty'yi uzun zamandır merakla beklemekteyim. 20 Eylül'de yurtdışında gösterime gireceğini biliyordum ama Türkiye için pek umudum yoktu.Ama aldığım son habere göre 11 Ekim'de Cinebonus Sinemalarında tek gösterim olarak vizyona girecekmiş. Hadi bakalım...